Bu yazarın kitapları hep birinci dilden olduğu ve kendi hayatına dokunduğu için biraz sıkıyor beni. Ben spesifik bir insanı tanımak istemiyorum, iyi bir tasarı okumak istiyorum. Yazdıkları çok gerçekçi, çok dokunaklı ve haklı. Ama kendisinden daha ayrışmış konular üzerine de yazabilirdi.
Neyse, konuya gelelim. Babamın Yeri, babası öldükten sonra babasına ait hislerini paylaşıyor yazar. Alt sınıfta yaşamanın getirdiği utanç ve eziklik hissi yine çok baskın. Babasına üstten bakan, yaşadığı süre boyunca yetersizliğini ve görgüsüzlüğünü küçümseyen yazar babası öldüğünde tüm bu yaşadıklarını tek tek düşünüyor. Neden bu kadar eziksin be yazar? Neden ailendeki hiçbir şeyi beğenmiyorsun? İnsan gençken böyle şeyler düşünür tabii ama evlenip çocuk yapmış bir insanın bazı şeyleri de aşmış olması gerekmez mi? Hala ergenliğin getirdiği kendini başkalarıyla kıyaslama ve sahip olamadıklarından dolayı küskün olma duygusuyla dolu bir yetişkin okuyoruz.
Çok acıklı, iç karartan bir kitap. Anlatımın gerçekçiliği kitabın aslında otobiyografik olmasından kaynaklanıyor. Keşke bu gerçekçilik kurgu bir hikaye üstüne konulmuş olsaydı, o zaman edebi değeri daha yüksek olurdu benim için.
Kısa ve hızlı okunacak bir kitap ama ben çok beğenmedim açıkçası.
Puanım 5/10.