İsmi mezbaha olan bir kitaptan ne kadar keyifli bir içerik çıkabilir ki? Modunuzu yükseltecek bir kitap arıyorsanız, bu kitap o kitap değil.
Mezbahalarda hayvanlara yapılan vahşet ne kadar korkunçsa 2. Dünya Savaşında Dresden’de yaşananlar da en az o kadar korkunç-muş. Aslında bu kitap gerçekten Dresden’de neler yaşandığını anlatabilmek için yazarın oldukça gayret ederek yazdığı bir kitap. Kendisi üzerinden değil de arkadaşı Billy üzerinden anlatıyor bütün hikayeyi. Billy gerçekten var mıydı, yazarın kendi zihninde can verip savaşın bütün iç yüzünü hikayeleştirdiği bir karakter mi bilmiyorum. Ama Billy üzerinden o dönemde yapılan bütün katliamları, işkenceleri, idamları ve savaşın insan psikolojisinde bıraktığı kalıcı hasarı anlatıyor yazar. Oldukça iç karartıcı, oldukça gerçekçi. Yazarın kendisinin de Mezbaha 5’te hayatta kalıyor olması ve kendi gerçekliğine dayanması daha da çarpıcı yapıyor kitabı.
Okurken birçok soru oluştu zihnimde. İnsanlar asker olmayı nasıl kabul eder? Hangi akılla giderler savaşa? İnsanın içindeki bu vahşeti ne tetikleyebilir? Yoksa hayatın olağan gerçeği mi savaşlar? Bu vahşeti kabul edip devam mı edeceğiz böyle yoksa bir noktada savaşa dur mu diyeceğiz?
İnsan gibi değerli bir varlığın, hayalleri, sevenleri ve sevdikleri olan bir canlının, kendi türü tarafından böcek gibi yok edilmesini aklım almıyor.
Yazar tüm bunları edebi bir dille anlatıyor, zamanda kopmalar ve sıçramalar yaşatıyor, ölüm çukuru ile aile hayatı arasında gidip geliyoruz. Hassas olanlar okumasın lütfen.
Kitaba puanım: 8/10
“Bir gezegen nasıl barış içinde yaşayabilir?”